Bizim kötü bir huyumuz vardır : oturduğumuz yerden konuşmayı severiz.
Mesela bir futbol maçı izliyoruz koltuğumuza yayılmışız yastıkları kabartmış sırtımızın hizasına da bi güzel yerleştirmişiz. Maçı keyifle izliyoruz ki bir an geliyor ve futbolcu ayağına gelen topu değerlendiremiyor.O anda biz ne diyoruz ?
''Ben olsam nasıl güzel vurmuştum bir de futbolcu olcak şunun vuruşa bak!'' ya da bir kaç küfür kalıpları da kullanabiliyoruz ileri giderek.
Fakat öyle olmuyor işte sen olsan da vuramazdın o topa o an vursan da başka maçlarda vuramadığın olurdu. Kendi yaşamına dönüp bir bak, yaşadığın olayları birer maç olarak düşün ayağına gelen toplar gibi bir sürü fırsatlar geldi önüne hepsini değerlendirebildin mi ?
Hayır ,
farkında olmadan ya da o anki şartlardan dolayı elinin tersiyle ittin onları.
Bazen bu kadar basit olarak da kalmıyor konuşmalarımız son moda olan sanal alemde de yere yere bir hal oluyor ve acımasızlaşıyoruz.
Mesela bunun da en büyük örneği milli yüzücümüz Derya Büyükuncu ya laf atmaktır
Bireysel sporlar büyük emek ister ,her insanın veremeyeceği emekleri; kendini sadece antremanlara adamanı ister, hayatını istediğin gibi yönetmeni engeller bunun yanında yetenek de ister .
Zordur yani çok zor
Uzaktan laf atmak alay etmek kolaydır.Biz kolayı seçiyoruz tembelliğimizi burada da gösteriyoruz.
Acımasızca eleştirdiğimiz insan yarışlarda bizi temsil ederken biz neredeyiz? Evimizde oturuyoruz, ekranın önünde kumanda elimizde yaşayamadığımız hayatları yermekle meşgulüz.